Cevriye,mutfakta bulaşık yıkıyordu ki, kapı dövüldü. Gitti kapıyı açtı.İdris kapının önünde sırıtarak duruyordu. Genç kadın, kardeşini çok iyi tanımıştı. Menfaati olmadan ,kendisini yoklamaya
gelmezdi. Gülümseyerek:
"Hayrola İdris ?" dedi. "Eşikte durma içeri gir "
İdris, salona geçti. Salon, eski Türk evlerini
hatırlatıyordu. Lütfü usta, evini içini ona göre düzenlemişti. Yerde, renkli sık dokumalı halı, duvarlarda, eski Türk Beylerine ait resimler,
Osmanlı Padişahlarının yağlı boya savaş tabloları
odanın bir tarafına konmuş ,büyükçe bir aynalı
dolap vardı. Koltuklar klasikti.
"Eee...anlat bakalım kardeşim, evdekiler nasıl ?"
" Evle aram iyi değil abla, babamla kavga ettim ...O da evden kovdu.
"Babam sinirlidir ya, iyi bir adamdır. Muhakkak
damarına bastın adamcağızın ...Seni bilirim, babamı
kızdıracak birşey yapmışsındır. ..Yoksa seni niye
kovsun .."
"Suçum yoktu be abla...Arkadaşlarla kahvede
iki el blum oynadık ,eve niye geç geldin diye sorguya çekti. Ben de bağırdım, iki duble rakı almıştım, kafam iyiydi yani..."
"Kardeşim, yeni evlisin ,duyduğuma göre,genç
karını evde yalının bırakıp gece yarılarına kadar
meyhanede kendin gibi serserilerle düşüp kalkı-
yormuşsun ..."
"Neriman mı söyledi ?!"
"Karının günahını alma ...Söylediler işte..."
"Kim söylediyse, bana vız gelir ...Hem içkiyi bıraktım..."
"Karnın aç mı ? Açsan yemek koyum "
"Evden gelirken bir şeyler atıştırdım "
"Eeee...anlat bakalım...Niye geldin ?"
"Ablam değil misin ? Seni yoklamaya geldim ..."
"İdris bana yalan söyleme !Hamileliğim sırada çok
hastalandım, abla nasıl oldun ?"diye gelmedin bu
eve !Haydi gelmedin, karını da göndermedin !"
"Suçluyum biliyorum ...Bağışla beni abla !..."
"Bağışlanacak bir şey yok...Kusurunu biliyorsun
Ama bu gelişin pek hayra alamet değil...Başın
kumarcılarla belada mı yoksa ?"
"Bizimki mi söyledi yoksa ?"
"Hayır...Zavallı karının senin kumar oynadığından
haberi yok...Eniştene birisi gelip söylemiş..Lütfü
usta, kayın biraderin kumarda çok para kaybetti
demiş...."
"Şey...Mahir amca mı söylemiş yoksa...? Eğer
o bunak söylediyse dükkanını başına geçiririm
"yıkarım"
"Mahir amcanı tanımamışsın sen..!Söylemiş biri
işte ..."
"Abla, kasap Kamil'e borçlandım ben..Eniştemden
biraz borç istedim, dükkandan kovdu beni ..."
"Ah kardeşim ,bende para ne gezer..Olsa verirdim..."
"Şey...Kasap Kamil, senin kızla evlenmek istiyor.
Bana dedi ki, eniştenle ablanı razı edersen ,seni
icraya vermem "
"Kamil neyine güvenip te benim kızı istemeye
kalmış, kız istemenin de yolu yordamı var, eve
görücü gelinir, kız evi razı olursa, söz kesilir, nişan
sonra da düğün olur bizde..."
"Yani istemeye gelirlerse Nevin'i verecek misiniz ?"
"Enişten, kesip atmış, kardeşimsin ama daha lise de okuyan bir kızın kafasını bulandırmam ben..."
"Abla görücü gelsinler diyen sen değil miydin ?
Niye fikir değiştirdin ? şimdi. Seninle eniştemin
ipiyle kuyuya inilmez vallahi !"
Cevriye'den de olmusuz cevap alan İdris kasap
Kamil'in dükkanına geldi. Kamil bir kadın müşteriyi
kapıya kadar uğurluyordu.
"Gine gel hanımefendi ...Bey efendiye de selamlarımı ilet "
Kadın çıkıp gitti. "Böyle mesleğin içine !" diye
küfredecekti ki, İdris içeri girdi.
"Hoş geldin İdris !"dedi.."Eniştenle bizim meseleyi konuştun mu ? "
"Konuştum...Eniştem bozuk çaldı ya, ablam
gönüllü gibi..."
"Yaşa be İdris ! Şu işi yap, seni bu dükkana ortak yapmazsam şu kasaba şahit olsun !"
"Kız ne diyecek ?Bence o daha da önemli "
"Anası razı olduysa , kocasını ikna eder...Kızlar
da anasının sözünden çıkmaz ..."
"Şey...Sizin Reyhan, kızın arkadaşıymış, ağzını
arasın bakalım, kızın gönlü var mı ? Bir kızı bin
kişi ister, birine nasip olur..."
"Yaşa kel İdris ! Kedi olalı bir fare yakaladın !"
İdris bozulmuştu ama belli etmedi. "Benim borcu
silecek misin ? "
"Düşünürüz İdris ! "İdris, Kamil'den ez az beş
altı yaş büyüktü.
İdris gitti.
,
* * * *
Kamil su motorunu durdurdu. Sonra eve doğru
yürüdü. Reyhan evi elektrikli süpürgeyle süpürüyor
ablası mutfakta iş görüyordu. Anneleri ise oturma
odasında öğle namazını kılıyordu. Kamil, oturma
odasına geçti. Kadın, iki yanına selam verdikten
sonra ellerini açıp Tanrıya dua etti..
"Allah'ım devletimizi düşmanlarımızın şerrinden
koru, ülkemize huzur ver, bizi kulluğundan uzaklaş-
tırma amin !" dedi..Namazı bitirince, seccadeyi ikiye
katladı, kaldırdı. Kamil,"Allah kabul etsin valide !
"ana" dedi.
"Kamil ,hayır mı oğlum ? Niye erken geldin ?"
dedi .
"Bugün dükkanı açmadım, kavakları suladım,
seninle konuşacaklarım var .."
"Oğlum, Nevin işini konuşacaksan o iş olmaz ...
Davul da dengi dengine çalar diye bir Atasözü var
kızın yaşı küçük, sonra lisede okuyor, annesinin
dedğine bakılırsa, yüksek okullara da gönderecek-
lermiş...Gel bu sevdadan vaz geç ..."
"Valide "ana" kız Reyhan'la iyi arkadaşlarmış
kızın ağzını arasın bakalım...Belki de sevdiği bir
çocuk vardır, eğer öyle ise ,biz de aradan çekiliriz "
"Oğlum, münasip olmaz ,Nevin'in gözü yüksek-
lerde, ama madem istiyorsun, Reyhan'ı çağır konuş"
" Kız, o elektrikli spürgeyi bırak buraya gel !"
"Buyur abi ? "diye süpürgeyi durdurdu.
"Bak kız, şimdi söyleyeceklerime iyi kulak ver
Nevin'le iyi anlaşıyormuşsun , ağzını ara bakalım
konuştuğu bir çocuk var mı bakalım ?"
"Nevin'in tanıdığım kadar konuştuğu bir oğlan
yok ...Olsa bana söylerdi..."
"Sen yine de sor..."
Reyhan ağabeyisine karşılık veremedi. Öfkele-
nince sinirden kendini kaybederdi. Sessizce odadan çıktı.
Lise binası kasabanın dışında eski bir taş yapıydı. Kurtuluş savaşı yıllarında fişekhane
olduğunu söylüyordu yaşlılar.
Nevin'ler duvar komşularıydı. Sabahları okula
birlikte giderlerdi. Reyhan avlu kapısından çıkmıştı
yarı yolda Nevin'le karşılaştı.
"Günaydın Nevin !"
"Günaydın !"
"Ne o ? Canın sıkkın gibi ? "
" ....."
"Şey...seni üzecek birşey mi söyledim Nevin !"
"Reyhan, abinin davranışlarını sen de hoş görü-
yor musun ? Hakkımda neler söylemiş...Kasaba
dedikodudan çalkalanıyor. Kamil abiyi çok severdim
ama bu sevgi, abla- kardeş sevgisi gibi ...Onunla
evlenmeyi aklımın ucundan bile geçirmedim...
Üstelik yaşça benden çok büyük ...Lütfen, bu son
olsun..Abine de söyle , şu kasabada hiç erkek
kamasa dönüp ona bakmam ! Kendini ne sanıyor?
Ukala.!.."
Reyhan, kıpkırmızı olmuştu. O gün, dersi nasıl
yaptı, nasıl eve geldi bilemedi. Başı fır fır dönüyor-
du. Gözlerinin altı sinirden, ağlamaktan mosmor
olmuştu. Merdiven başında annesiyle karşılaştı.
"Ne o kız ? Ağlamışsın sen ...! Biriyle kavga mı
ettin yoksa ? "dedi
"Nevin hanımefendi, abim yüzünden fırça attı
bana...!"
Ağlayarak, " işte böyle "dedi..
"Haydi ağlama ...Kız haklı kızım ..Suç abinde...
Elin kızını dile getirmeycekti ...Şurada kapı dibi
bir komuşuyuz...Lütfü Usta, dersen efendi bir adam
Karısının da kendisinin de bir güne bir gün kötülü-
ğünü görmedik !"
"Nevin'in yüzüne nasıl bakarım bundan sonra anne! En sevdiğim kız arkadaşımdı. Abim bir çuval
inciri berbat etti.